Serenat
***
Öyle sevdalar vardır ki maniler düzdürür, destanlar yazdırır. Öyle sevdalar vardır ki insanı şakıyan bir bülbülken dut yemiş gibi suskunlaştırır. Öylesi de vardır ki dili dönmezi, iki çift lafı bir araya getiremezi bülbüller gibi şakıtır.
Aşk denilince genelde karşıt cinslerin duygusallığı, tutkusu akla gelir. Adem’le Havva’dan, dahası ilk ateşin düşüp yaktığı Kabil’le Habil kardeşlerin olayından beri. Elbette dar kapsamda gerçekten ilk akla gelen aşk budur. Gerçek bir sevgiliyedir sevda adına dökülen diller, yazılan şiirler, bestelenen nağmeler. Aslında bu sevdanın boyutu kişiden kişiye, hele ki ozandan ozana değişir. Göstermelik bir sevgili vardır. Ama asıl aşık olunan, sevdalanılan çok farklıdır. Sözler “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!” misali dönüp dolaşır asıl hedefe yönelir. Yeter ki okuyucular satır aralarındaki gizemli yönlendirişi hissedebilsin
.
Kimi kurda-kuşa, börtü-böceğe, çiçeğe sevdalı görünür, sorar sarı çiçeğe “Annen baban var mıdır?” diye. Oysa çok iyi bilir onu yoktan var edeni. Kimi de güzeller peşinde diyar diyar dolaşır. Ne hikmetse bir türlü aradığı sevgiliyi bulamaz. Hep “Tozar elif, elif diye.” Oysa o da çok iyi bilmektedir “elif”in kerametini, tek varlığı, yoktan var oluşu. Bilmesine bilir, bilir ama vazgeçmez bu arayıştan. Çünkü budur onun sevdasındaki arayış yöntemi.
Bugün belki biraz bencilce olacak, ben de size kendi sevdamı aktaracağım. Satırlar arasındaki arayışımı, gerçek sevgiliyi, bir sevda adına yazdığım SERENAT adlı şiirimle sizlerle paylaşacağım.
Serenat sözcüğü dilimize Batı kaynaklardan gelip yerleşmiş; hem sözcük olarak hem de içerdiği duygu, paylaşım şekli olarak. Hani bir sevilen vardır balkonda, akşamın kızıllığında, ufka yönelmiştir bakışları. Belki umutlu, belki umutsuz bir bekleyiş vardır. İşte o anda seven çıkagelir. Elinde genellikle bir çalgı vardır. Balkonun altından yukardaki sevgiliye seslenir şiirsel sözlerle. Aşktır konusu, sevdasıdır, dile getirmeye çalıştığı özlemidir. Küçük bir konser, bir “serenat”tır sevgiliye sunduğu. Bunun en güzel örneğini Şekspir’in ünlü oyunu Romeo ve Juliet’inde okumuş ya da duymuşsunuzdur mutlaka.
Bu da benim SERENAT’ım. Bu da bizden olsun. Bizim şiir tarzımızla ve sözcüklerimizle. Tüm seven ve sevilenlere, gerçek sevgiliye sunuyorum.
SERENAT
Yine firkat yine beklenen vuslat
Dünya benim olsa kursam saltanat
Farkımda değilsen ne anlamı var
Ben bir kapalı zarf suskun serenat
Şekillendi pır pır yürek sevdikçe
Sokul gecelerime gir hasretimce
Yokluğunda sanki son nefesimce
Titreyen bedenim sunsun serenat
Varlığı yokluğu ben sende gördüm
Kaşların çatıkken sanma ki güldüm
Bir kere öksürsen bin kere öldüm
Aldığım her nefes çılgın serenat
Bir veda mektubu sanki suskunluk
Son vurgundu demek onca durgunluk
Sevdan özümdeki bitmez yorgunluk
Gidişin ruhumda solgun serenat
Gidiyorum dedin sensiz ve sessiz
Bitmeyen rüyalar söndü şüphesiz
Gecelerim donuk ruhum kimsesiz
Ben bir yalnız adam sevdan serenat
Giderken beni de aldın götürdün
Gönlümde yeşeren seni öldürdün
Kandilimde yağdın bitip söndürdün
Titrek gölgelerim olsun serenat
Sustu artık dilim yazmaz kalemim
Dönüp baksan bile dinmez elemim
Bu sevda uğruna doğan güneşim
Gönlümün ufkunda batan serenat
Beni mahkûm ettin bir kul sevmeye
Başka bir yol yok mu sana ermeye
Vakit geldiğinde göçüp gitmeye
Son şahadetimi saysan serenat
Tahsin MELAN (Melanî) 06.01.11 – 01.41