Destan Hakkında Ne Dediler
Halk şiirimizdeki destan geleneğinin tüm özellikleri ve İnceliklerinin yanında, dilin sade ve tertemiz oluşu, akıcı bir üslup, konunun bir tür efsane olması gibi ana çizgiler mükemmel…
Duygulanmamak mümkün değil. Ama ben kendimi zorla-yarak duygudan ve burnumun direği sızlamadan da yer yer okumayı başardım.
Ne diyeyim ki? Dört dörtlük demek hayli kolay bir değerlendirme olur. Edebiyatımız bu destanla yepyeni bir cevher daha kazandı.
Geleneksel ölçülerde tipik bir halk destanı olmasının yanı sıra arka planda tasavvuf ehline de, HAKKI arayanlara da ışık tutan ve hiç sönmeyen bir fenerdir. Bu ikinci yönüyle çok daha titizlikle tekrar tekrar okunup çözülmeli/anlaşıl-malıdır.
Suna Gelin Destanı gelenekselliğin yanında tasavvufî ögelerle zenginleştiği için, çok farklı bir yere oturtulacaktır.
Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN
Bilmem Fakir Baykurt’un Tırpan’ını okudunuz mu? Orada da, böyle bir aşk destanı var. Ama; o bir roman. Orada kurgu, destanı manzum olarak kurgulamaktan daha kolaydır. Destanı manzum olarak yazmak, bu kadar çok dörtlüğü, girişi, gelişmesi ve sonucuyla mantıklı bir zincire dönüştürmek, kim bilir, ne kadar zordur. Ancak; adınız Melânî’yse ve bir duygu adamıysanız olacak bir iştir bu. Her babayiğidin harcı değil o iş. Kutlarım kardeşim. Çok duygulandım okurken.
Hasan ARSLAN
Emekli Türkçe Öğretmeni
Okumaya başladığınızda bitirmeden bırakamayacağınız bir destan. Soluksuz bir şekilde okudum. Köyümüzü, büyüklerimizi özlemle hatırladım ve ölenleri rahmet, sağ olanları hasretle andım. Edebiyatımıza ölümsüz bir eser kazandırdığını düşünüyorum. İnşallah bu emeklerin boşa gitmez, binlerce yıl sonra Melânîmiz eserleri ile gelecek nesillerimiz tarafından okunur, destanları dilden dile söylenir, gönülden gönüle ulaşır. Kutlarım sevgili kardeşim.
Hazım MEMİŞ
Emekli Öğretmen
Bu gelin başka gelin…
Türk edebiyatında hikâye ve roman Tanzimat Dönemi’nden sonra okurla buluştu. Daha önce saray edebiyatında mesnevi, halk edebiyatında destan bu açığı kapatmaya çalıştı. Ancak, mesnevi sanatsal ögelere ağırlık verirken duygusallığı ve içtenliği kaybetti. Destan ise gerek dili gerek içtenliği ile toplumun vazgeçilmezi oldu. İşte elimizde değerli öğrencim ve meslektaşım Melan’ın, esin kaynağı olan babasının etkisi ile bizlere ulaştırdığı yepyeni bir destan.
Bir solukta okunacak yapıtın sanatsal ögeleri Melan’ın gördüğü eğitimin izlerini de taşımaktadır. Bunu bize sunan yazara teşekkür artık boynumuza borç olmuştur.
Doç. Dr. Kayahan ERİMER
Suna Gelin’i bir oturuşta okudum. Dilinize sağlık. Çok akıcı ve yürek yakıcı. Amacınıza ulaştığınızı düşünüyorum. Geleneği yaşatmak için güzel bir örnek olacaktır. Sözünüz eksilmesin! Kutlarım. Arkadaşlarıma tavsiye ederim.
Prof. Dr. Deniz ABİK
Tahsin Melan DTCF’den yıllar önce mezun olmuş bir öğrencimizdir. Yazar ve şair. Suna Gelin’i heyecanla okudum. İnsan böyle şiirleri duygu ile yazabilir. Tebrik ederim. Siz de okuyun, beğeneceksiniz.
Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY
Yazarlar olmasaydı zihnimizi, düşüncemizi, dilimizi kim geliştirecekti ve neyle? Suna Gelin’i okuyana kadar ne zamandan beri destan okumadığımı da düşünmeye başladım. Manas destanının diyarında (Kırgızistan’da) yeni ve farklı bir destan okurken derin duygulara gark oldum. Suna Gelin’deki konu, dil ve üslubun özgünlüğü dikkatimizi çekerken eserde Türkçeyi bu kadar güzel kullanma becerisini gösteren Tahsin Hocama gıpta ettiğimi hissettim.
Bugün eşim ve oğlumla birlikte oturup Suna Gelin’i baştan sona sesli okuduk. Destanın sonuna geldiğimizde ortak duygumuzu yansıtan, yanaklarımıza süzülen gözyaşlarımız oldu. Ortak duamız ise “Melânî’ye Allah uzun ve sağlıklı bir ömür versin, kaleminin mürekkebi kurumasın.” Sizinle gurur duyuyor ve tebrik ediyoruz Hocam.
Muhittin GÜMÜŞ
Türk Dili Öğretim Görevlisi
Konusu sevda da olsa, iki gönülle gönüllerdeki yangını tutuştursa da insanlığın ne olduğunu bildirse de insan olmamın erdemini anlatırken toplumun kanayan dün de bugün de yaralarına merhem gibi sürülür geliyor…
İki kişiden evrene açılmak, tarihe not düşmek adına da kimi sözleri döşemek bir anda edebî türleri harman etmek ustalığına selâm durulur.
Destan demek bana göre yetmez, Türk dilinin müziğini; sözünü ettiğin sazla çalmadan dizelerinle seslendirmek ustalığına saygı duyulur.
Yaşanmış ve yaşanmakta olan tarihe notlar serpiştirmek sanatın ne denli gereği ise sanatçı yüreğinin duyarlılığı, insan olanı yürekten vurur.
Sevginin, sevmenin ardını önünü senin gözünle görmek; yaşadıkça, yaşandıkça var olmak; insanlık tarihinin bin bir anında Suna Gelin Destanı’nla her şiirin şah beyitinde var olacağın inancıyla seni kutlarım iyi ki varsın, var ol Tahsin’ciğim.
Gözüne, gönlüne, yüreğine ve emeğine sağlık…
Enis GENÇTÜRK
Araştırmacı Yazar, Yönetmen
Kıymetli Kardeşim Tahsin Melan, Melânî!
Suna Gelin Destanı’nı büyük bir heyecan ve duygu dolu bir ruh ile baştan sona okudum. Büyük zevk aldım. Son zamanlar benim için Türk destanları büyük bir ilgi kaynağı idi. Bu değerli eserinizi okumaya başladığımda her satırda kimi zaman Kırgız manasçısını kimi zaman Özbek bahşısını kimi zaman da Dedem Korkut’u dinler gibi oldum.
1970’li yıllarda Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nu destan şairi olarak tanımıştım. Şimdi ise Suna Gelin Destanı’nda bütün destanlarımızı birleştiren, günümüze getiren bir TAÇ ESER gördüm. Sizi bütün kalbimle kutluyor ve toplumumuza böyle değerli bir eser kazandırdığınız için teşekkür ediyorum.
Bu arada babanız ve benim değerli arkadaşım Zühtü Beyi rahmetle anıyorum. Onun bilmediğim şairlik vasfını da sayenizde öğrendiğim için ayrıca teşekkür ediyorum.
Başarılarınızın devamını diliyorum. Sevgi ve selâmlar.
Hüseyin DURLANIK
Emekli Öğretmen
Yazarlar ve sanatçılar olmasaydı; yaşamın da tadı olmazdı.
Roman, öykü ve şiir gibi bereketli bir alan değil destan, zor bir alan. Sanat ve edebiyat dergilerinin tümünde (aşağı yukarı her sayısında) yeni bir ozanın adına, yeni bir şiire rastlamak mümkün ama; destan türünde yeni bir “ad’a” rastlamamız ne yazık ki, çok ender oluyor.
Bu yaşamın ortaklığında; halkıyla, doğasıyla, giderek katı gerçekleriyle bütünleşen bir yazar. Tahsin Melan; Gorki’nin, yazarlar için öğütlediği, “Hayatı derinliğine inceleyiniz ve gözleyiniz.” deyişiyle özdeşleşiyor bir yerde. Çünkü bu yaşamın içinden geliyor. Yazdığı destanın olayını iyi biliyor, tanıklığını yaptığı olayı ve ortamı güçlü bir algıyla en ince ayrıntılarına dek yansıtmaya çalışıyor.
Akıcı bir anlatı, okurken gizini, aşkını, sevincini hoş bir müzik eşliğinde kulağınıza fısıldar âdeta.
Yaşamı masaya yatırmak önemli değil, ama masaya yatırılan yaşamın sanatsal ameliyatı önemli. Tahsin Melan, kurgusu, dili ve gözlemlerindeki derinlikle bu ameliyatı başarıyla sonlandırıyor.
Taki Akkuş
Edebiyat Bilimcisi, Eğitimci Yazar
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki öğrenciliğimin ilk yıllarından itibaren kendisini tanımaktan onur duyduğum, ilk günden itibaren bilgi, görgü ve tecrübesine olan saygımdan dolayı daima “hocam” diye hitap ettiğim, bir Türkçe sevdalısı olan dostum Tahsin Melan’ın bu çok kıymetli “Suna Gelin” adlı destanını keyifle okudum.
Daha önce şiirlerini okuyor, tiyatro eserlerini izliyorduk. Bu eserinde ise Türk edebiyatının unutulmaya yüz tutmuş destan türünün fevkalade bir örneği ile karşımıza çıkıyor. Ruhundaki ve dilindeki edebî zenginliği, zihniyetindeki Türk diline, edebiyatına ve kültürüne hizmet fikrini açık olarak ortaya koyduğu bu eser vesilesiyle değerli hocam Tahsin Melan’ı canı gönülden kutlarım.
Uzun yıllardan beri yurt dışında Türkçenin bayrağını dalgalandıran hocamın çalışmalarında ve hizmetlerinde başarılarının devamını dilerim. Böyle değerli bir evlât yetiştiren Zühtü Melan’ın da ruhu şâd olsun.
Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN
Türk Dil Kurumu Başkanı